FREE Registration


Yeniden Yapılanıyoruz!

Mahir Kaynak ve İstihbarat Hakkında Herşey Burada!

guvendigimiz-daglar

Mahir KAYNAK - 09 Mayıs 2006 Salı, Star

Güvendiğimiz dağlar yoğun bir kar yağışı altında giderek beyaza bürünüyor ve tüm renklerini kaybederek beyaz bir sayfaya dönüşüyor.

 




AB’nin gündemimizin tek maddesi olduğu günlerde bile bunun gerçekleşmeyeceğini, asıl sorunun AB’nin öngörüldüğü biçimde gerçekleşmesinin imkansız denecek kadar zor olmasından kaynaklandığını düşünüyor ve söylüyordum. Sloganım ‘Olmayacak bir yere girilmez’ biçimindeydi.

 

Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen politikacılar sonbahar yaprakları gibi dökülüyor ve geriye çıplak gerçek, yani şekilden ibret bir AB ile ne yapacağına karar verememiş bir Türkiye kalıyor.

 

Son olarak Blair’in uğradığı seçim yenilgisi Türkiye ile ilgili projenin gerçek sahibi olan İngiltere’yi bambaşka bir kulvara taşıyacak gibi görünüyor. Karşılaştığı problemlere Londra’da çare arayanların gideceği yer kalmıyor. AB, bütünleşme yerine, parçalanma sürecine giriyor. Bu dağılma belki dışardan fark edilemez ve bütünleşme sürecinin devam ettiği izlenimi yaratılabilir ama AB’nin siyasi, ekonomik ve ideolojik bir bütün olması ihtimali giderek azalıyor.

 

İlk bakışta İngiltere’nin konumunda bir değişiklik olmadığı ve ABD ile paralelliğinin devam ettiği söylenebilir ama bir sorunun da cevabının verilmesi gerekir: Hangi ABD? Bugüne kadar küresel sermayeyle birlikte davranan İngiltere ulusalcı ABD’ne mi yönelecek?

 

Siyasi analizlerde, belki de fazla teknik ayrıntıları olduğu için, ekonomik faktörler ya ihmal edilir ya da yüzeysel olarak ele alınır. Bugünü kurulacak yeni siyasi ve stratejik dengeyle sınırlı tutmak, dünya ekonomisinin alacağı yeni şekli ihmal etmek sağlıklı bir sonuca varmamızı engeller. Bugün dünya ekonomisinin motor gücü haline gelmiş olan uluslararası sermayenin konumu ve gideceği yön önemli ölçüde etkili olacak ama bugüne kadar olduğu gibi bu paranın gideceği en önemli yerin ABD olması beklenemez. Enerji politikalarının alacağı yeni şekil en belirleyici faktörlerden birini oluşturacaktır. Yani önce ekonomik bir harita çizilmeli ve siyasi harita bununla uyumlu olacak biçimde belirlenmelidir.

 

Türkiye hedefsiz kalmıştır. Bir süre daha AB varmış gibi davransak bile bunu uzun süre sürdüremeyiz. AB hedefi olmadan demokratikleşme, sivilleşme gibi projeler anlamını yitirir ve bunları kullanarak gerçekleştirilmek istenen gücü ele geçirme operasyonu desteksiz kalır. Buna, dünya ölçeğinde, siyasal İslam’ın tasfiyesi eklenirse ülkemiz büyük bir sorunla karşılaşır. Bu sorun sanıldığı gibi politika belirlemekle sınırlı değildir. Yeni şartlarla uyum içinde olacak bir dünya görüşü oluşturmak, halkın değer yargıları ve tercihlerinde köklü değişiklikler yapmak gerekir.

 

Analizimiz doğruysa ve yeni bir modele ihtiyacımız varsa, siyasi liderliğin aynı zamanda bir düşünce önderi olması gerekir. Usta politikacıların yerini düşünce ve hedef üreten kişilere bırakması beklenir.

 

Bugüne kadar düşünce düzeyinde konfeksiyon ürünlerle yetinen ülkemizin bu yolu kullanma şansı da sınırlıdır. Mesela AB ile bütünleşmek istediğimizde onun değerlerini alarak, onun hedeflerini benimseyerek sorumuzu çözebilirdik. ABD ile aynı şeyleri söyleyerek bölgede etkin olabilmek de artık mümkün görünmüyor. Öyleyse dünya ile politik açıdan uyumlu ama ideolojik açıdan farklı bir çizgide bulunmamız gerekir. Bu farklılık çatışma doğuracak biçimde değil uzlaşma sağlayacak nitelikte olabilir. Batı dünyası giderek ekonomik açıdan içe kapanıyor. Eğer enerji sorununa alternatif bir çözüm üretirse, ekonomik ilişkilerini yeniden şekillendirecek ve dünyanın geri alanının kaderine terk edebilecektir. Türkiye terk edenlerle edilenlerin arasında kalacak ve gri bir bölge oluşturacaktır.

 

Sloganla yetinmek, başkalarının düşünce modellerini kullanmak çok rahattı ama deniz bitti. Şimdi sıra aydınlarımızda. Bakalım ne üretecekler?

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol