FREE Registration


Yeniden Yapılanıyoruz!

Mahir Kaynak ve İstihbarat Hakkında Herşey Burada!

harita


Ortadoğu haritasını yeniden çizme planları: Yeni Ortadoğu Projesi -Maydi Darius Nazemroaya 23 Kasım 2006

Hegemonya insanlık kadar eskidir
(Zbigniew Brzezinski, ABD eski Milli Güvenlik Danışmanı).


Dünya kamuoyu, “Büyük Ortadoğu”nun yerini alan “Yeni Ortadoğu” terimiyle 2006 yılının Haziran ayında, Condoleeza Rice’ın bu terimi Tel Aviv’de kullanmasıyla tanıştı.

Dış politika söylemindeki bu değişiklik, Doğu Akdeniz’de Baku-Tiflis-Ceyhan boru hattının açılışıyla aynı zamana rastladı. “Yeni Ortadoğu” terimi ve kavramı daha sonra, ABD Dış İşleri Bakanı ve İsrail Başbakanı tarafından da Anglo-Amerikan sponsorluğunda girişilen Lübnan kuşatması sırasında müjdelendi. Olmert ve Rice uluslararası medyaya “Yeni Orta- doğu”nun Lübnan’da yaratılmaya başlandığını söylediler.

Bu açıklama, İsrail, Amerika ve İngiltere tarafından birkaç yıldır planlanmakta olan ve Ortadoğu’da, Lübnan, Filistin, Suriye, Irak, İran Körfezi ve İran’dan geçip Afganistan’a kadar uzanan alanda bir istikrarsızlık ve şiddet ekseni yaratılmasını öngören askerî yol haritasını kanıtlıyordu.

“Yeni Ortadoğu” projesi, Lübnan’ın, tüm Ortadoğu yöresini yeniden yapılandırma ve bu arada “yapıcı bir kaos” yaratma sürecinde bir baskı noktası oluşturması beklentisiyle, Washington ve Tel Aviv’de lanse edildi. Yörenin bir ucundan öbür ucuna şiddet ve savaş getirecek olan bu “yapıcı kaos” ABD, İngiltere ve İsrail’in Ortadoğu haritasını kendi jeo- stratejik amaçlarına göre yeniden çizmelerine fırsat yaratacaktı.

Yeni Ortadoğu Haritası
Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice, bir basın toplantısında “(İsrail saldırısıyla Lübnan’ın perişan oluşu ile ilgili olarak), burada gördüğümüz, bir anlamda, Yeni Ortadoğu’nun gelişme, doğuş sancılarıdır. Bizim, Yeni Ortadoğu için çabaladığımızdan, eski Ortadoğu’ya dönmeyeceğimizden emin olmamız gerekir” açıklamasını yaptı. Lübnanlılar ve Uluslararası kamuoyu, bu sözleri için Bakan Rice’ı İsrail Hava Kuvvetleri tarafından gelişigüzel bombalanan bir ülkede çekilen acılara duyarsızlık göstermekle suçladı.

Ortadoğu ve Orta Asya’da Anglo-Amerikan Askerî Yol Haritası
Condoleeze Rice’ın “Yeni Ortadoğu” konuşması sahneyi hazırlamıştı. İsrail’in, Amerika ve İngiltere’nin tam desteği ile sürdürdüğü Lübnan saldırısı, bu ülkelerin yöredeki jeo-stratejik amaçlarını kanıtlıyordu.

Bu amaçlara göre, Anglo-Amerikan işgali altındaki Irak, ve özellikle Irak Kürdistanı, Ortadoğu’nun balkanlaştırılması (yani bölünmesi), ve pasifleştirilmesi için bir hazırlık alanı oluşturuyor. Artık Irak parlamentosunun yasa çerçevesi ve Irak Federalizasyonunun üçe bölünme hazırlıkları tamamlanıyor.

Üstelik anlaşılıyor ki Anglo-Amerikan askerî yol haritası, Orta Asya’ya giriş yolunu da gözlüyor. Ortadoğu, Afganistan ve Pakistan, ABD egemenliğini Orta Asya’daki eski Sovyet ülkelerine doğru genişletmenin köşe taşlarını oluşturuyor. Ortadoğu bir dereceye kadar Asya’nın güney halkası olarak görülüyor. Orta Asya’ya ise, “Rusya’nın Güney Halkası, ya da Rusya’nın “Yakın dış ülkesi” deniliyor. Birçok Rus ve Orta Asyalı bilim insanı, askerî planlama ve strateji uzmanı, güvenlik danışmanı, iktisatçı ve politikacı, Orta Asya’yı Rusya’nın incinebilir yumuşak karnı olarak tanımlıyor.

Eski ABD Milli Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinsky’nin, “Büyük Satranç tahtası: Amerika’nın Üstünlüğü ve Jeo Stratejik Çıkarları” adlı kitabında modern Ortadoğu’dan “Avrasya Balkanları” dediği bir yörenin kontrol manivelası olarak söz etmesi de dikkat çekici. “Avrasya Balkanları,” Kafkaslardan (yani Gürcistan, Azerbeycan ve Ermenistan), ve Orta Asya’dan (Kazakistan, Özbekistan, Kırkızistan, Türkmenistan, Afganistan ve Tacikistan), ve bir dereceye kadar da İran ve Türkiye’den oluşuyor. İran ve Türkiye, Ortadoğu’nun, Kafkasların dışında kalan ve bir yandan Avrupa’ya bir yandan da eski Sovyetler Birliği sınırlarına uzanan Kuzey ucunu oluşturuyor.

Yeni Ortadoğu Haritası
Ortadoğu’yu, NATO karargâhının konuşlandığı Afganistan’ı ve Pakistan’ı gösteren bir harita, 2006’dan beri NATO’da, siyasi ve politik çevrelerde dolaşmaktadır. Bu haritanın sanki önemsizmiş gibi ortalıkta görünmesine izin verilmesi belki de Ortadoğu’da ortaya çıkacak olan korkunç değişikliklere halkları yavaşça hazırlaması içindir. Bu, adına Yeni Ortadoğu denilen, sınırları yeniden çizilmiş, yeniden yapılandırılmış bir Ortadoğu’nun haritasıdır.




ABD ordusundan emekli yarbay Ralph Peters’in ürünü olarak teşhir edilen bu haritanın, ABD Başkanı Woodrow Wilson ve Birinci Dünya Savaşı döneminde düşünülen Ortadoğu sınırlarını gösteren haritalara dayanılarak yapılmış olduğu anlaşılıyor. Peters, haritada görüldüğü gibi yeniden çizilecek sınırların Ortadoğu’nun problemlerini temelinden çözeceğini ileri sürüyor.

Bu yeni Ortadoğu haritası, emekli yarbayın 10 Temmuz 2006 da çıkan, “Mücadeleyi Asla Terk Etme” başlıklı kitabının önemli bir parçasıydı. Aynı harita, ABD ordusunun bir yayınında, Peters’in kaleme aldığı, “Kanlı Sınırlar: Daha İyi Bir Ortadoğu’nun Görünüşü Nasıl Olurdu?” başlıklı makaleye de eşlik ediyordu.

Burada, Yarbay Peters’in son olarak İstihbarat Başkan Yardımcısı olarak ABD Savunma Bakanlığında görevlendirilmiş olduğunu ve Pentagon’un ileri gelen askeri yayınlarında strateji ve ABD dış politikası konusunda çeşitli yazıları olan bir otorite sayıldığını hatırlatmalıyız. Acaba Yarbay Peters Washington ve plancılarının Ortadoğu konusundaki beklentilerini mi ortaya koyuyor?

Ortadoğu’nun yeniden biçimlendirilmesi kavramı, halklara yararlı olacak insancıl ve dürüst bir seçenek olarak sunuluyor. Peters şöyle diyor:

“ Uluslararası sınırlar hiçbir zaman tam olarak adil değildir. Bu sınırların birlikte olmaya zorladıkları ya da ayırdıkları halklara uyguladıkları adaletsizlik, özgürlük ve baskı, halklar için hoşgörü ve zulüm, kanun devleti ve terörizm ve savaş ve barış arasındaki farkı oluşturur.

Dünyanın en keyfî ve bozuk sınırları Afrika’da ve Ortadoğu’da bulunur. Avrupalılar tarafından çizilmiş olan bu sınırlar, yerel insanların çözemeyeceği bir sürü soruna neden olur.

Ortadoğu’nun yalnızca uygunsuz sınırlarla açıklanamayacak kadar çok sorunu – kültürel durağanlık, skandal derecesinde eşitsizlik ve ölümcül irtica gibi – olduğu kuşkusuzdur, ama gene de yörenin büyük başarısızlığını anlayabilmemizin önündeki en büyük tabu Müslümanlık değil, diplomatlarımızın neredeyse tapındığı kutsal sınırlardır.

Tabii ki ne kadar köklü olursa olsun hiçbir sınır değişikliği Ortadoğu’daki bütün azınlıkları mutlu edemez. Bazı durumlarda farklı din ve etnik kökenli gruplar birlikte yaşar ve birbiriyle evlenirler bile. Bazen de kan ve inanç birliğine dayanan birliktelikler hiç de mutluluğa yol açmaz. Bu yazıya eşlik eden harita, Kürtler, Baluşiler ve Araplar gibi yöredeki en büyük haksızlıklara uğramış olan halkların dertlerine çare olabilir. Ama hiçbir toprak dağıtımıyla çaresi bulunamayacak bir büyük kötülük vardır: o da Osmanlı İmparatorluğunun Ermenilere uyguladığı soykırımdır.

Bu harita bütün adaletsizlikleri çözemeyebilir ama böyle bir sınır revizyonu yapılmazsa hiçbir zaman barış içinde yaşayan bir Ortadoğu göremeyeceğimiz kuşkusuzdur.

Sınırları değiştirme fikrinden nefret edenlerin bile, İstanbul Boğazı ve Indus Nehri arasında mükemmel olmasa bile daha adaletli, daha doğru bir sınır değişikliğini hayal etmeye başlaması yararlı olacaktır. Uluslararası devlet aygıtlarının ellerinde, uygunsuz sınırların yarattığı problemleri çözmek için savaştan başka bir aletin olmadığını kabul etmek, Ortadoğu’nun ‘organik’ sınırlarını anlamaya çabalamak önümüzdeki sorunları anlamamıza yardımcı olacaktır. Karşımızdaki, insanların yaptığı ve düzeltilmedikleri sürece nefret ve şiddet yaratacak boyutta bozukluklardır.”


Gerekli Acılar
Ralph Peters’in, önerilerinin çarpıcılığını, şiddetini itiraf etmesi dikkat çekicidir. Peters, bu acıların Ortadoğu halkları için gerekli olduğunu vurgulamaktadır. Bu acıların gerekli olduğu görüşü ise, ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice’ın İsrail’in Lübnan’ı bombalamasının Washington, Londra ve Tel Aviv’in hayallerindeki Yeni Ortadoğu’nun yaratılması için gerekli bir “doğum sancısı” olduğu yönündeki görüşleriyle çarpıcı bir paralellik sergiliyor. Burada not edilmeye değer bir başka nokta da, Ermeni katliamı konusunun Türkiye’yi gocundurmak için yeniden politikleştirilmesi, canlı tutulmasıdır...

Ortadoğu’daki ulus devletlerin bölünüp yeniden yapılandırılması, yöredeki çekişmelere çareymiş gibi gösterilse de bu hepten yanıltıcı, yanlış ve uydurma bir sav. “Yeni Ortadoğu”’nun savunucuları, günümüzün Ortadoğu’sundaki anlaşmazlıkların köklerini açık ve doğru olarak adlandırmaktan kaçınıyorlar. Medyaların da itiraf etmediği bir gerçek, Ortadoğu’daki bütün çatışmaların İngiltere ve Amerika’nın örtüşen gündemlerinin sonucunda ortaya çıktığıdır.

Bugün Ortadoğu’nun sorunlarından birisi Amerika ve İngiltere’nin göz göre göre gelişmesini engellediği gerçek demokrasi eksikliğidir. Batı usulü demokrasi ise, sadece Amerika’nın politik isteklerine direnen rejimlere dayatılmaktadır. Suudi Arabistan, Mısır ve Yemen, hiç de demokratik olmadıkları halde ABD ve İngiltere’nin yörüngesinde oldukları sürece, ABD onları rahat bırakır.

NATO’nun Roma Askerî Akademisinde Türkiye’den Protesto
Yarbay Ralph Peters’in haritası Türkiye’de hiddetli tepkilere yol açtı. 15 Eylül 2006’da Türkiye’de yayınlanan basın açıklamalarına göre, bu harita, NATO’nun İtalya’nın Roma kentindeki askerî akademisinde sergilenmişti. Türk subaylarının haritadaki bölünmüş Türkiye’ye derhal büyük bir hiddetle tepki gösterdikleri belirtildi. Ancak, Roma’da sergilenmeden önce bu harita, ABD Milli Savaş Akademisi tarafından bir şekilde onaylanmıştı. Türkiye’nin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt ABD Genel Kurmay Başkanı General Peter Pace’ı arayarak olayı ve Afganistan ve Pakistan’ın sınırlarını da değişmiş olarak gösteren Ortadoğu haritasını protesto etti. Her ne kadar Pentagon Türkiye’ye bu haritanın ABD’nin resmi politikasını yansıtmadığı yönünde teminat vermeye çabaladıysa da, bu teminat, ABD ve İngiltere’nin Ortadoğu’da ve NATO karargâhına dönmüş olan Afganistan’daki davranışlarına ters düşmektedir

Zbigniew Brzezinksi’nin “Avrasya Balkanları” ile Yeni Ortadoğu Projesi arasında bir bağlantı var mı?
Eski ABD Milli Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzesinksi, “Büyük Satranç Tahtası: Amerikan Üstünlüğü ve Bunun Jeostratejik Gerekleri” adlı kitabında, “Avrasya Balkanları”nın iki güçlü devletini oluşturan Türkiye ve İran’ın etnik çatışmalara sahne olabileceğini ve eğer bu iki ülkeden biri destabilize edilirse, yörenin iç sorunlarının kontrol edilemeyecek hale geleceğini iddia ediyor.

Brzezinski’nin tezine göre, Avrupa’da “Balkan” sözcüğü etnik çatışma ve bölünmeyi çağrıştırır. Avrasya’nın da kendi Balkanları vardır. Hem de “Avrasya Balkanları” çok daha geniş, büyük nüfuslu, etnik ve din yapısı karmaşık bir yöredir. Bu yöredeki güç boşlukları ve dengesizlik, ülkelerin birbirinin içişlerine karışmasına yol açmaktadır. Geleneksel Balkanlar, Avrupa’da egemenlik mücadelelerinde önemli bir jeopolitik avantajı temsil ediyordu. Avrasya Balkanları’nın da büyük jeopolitik önemi vardır ama bunun ötesinde en büyük çekicilikleri, engin doğalgaz ve petrol rezervleri, ve altın dahil olmak üzere önemli maden kaynaklarının temsil ettiği ekonomik fırsatlardır.

Dünyanın enerji tüketiminin önümüzdeki on, yirmi yılda çok fazla artacağı kesindir. ABD Enerji Bakanlığı’nın tahminleri 1993 ile 2015 arasında bu artışın %50 olacağı ve bunu en önemli kısmının da Uzak Doğu’da olacağı yönündedir. Asya’nın ekonomik gelişmesi ise şimdiden yeni enerji kaynaklarının kullanılması yönünde baskı yaratmaktadır. Bu durumda, Orta Asya’nın ve Hazar Denizi yatağının, Kuveyt’i, Meksika Körfezi’ni ve Kuzey Denizi’ni çok geride bırakacak rezervleri olduğu da bilindiğine göre, bu kaynaklara ulaşma, bu zenginliklerden pay alma amacının hem şirketlerin iştahını kabartması, hem de uluslar rası rekabeti keskinleştirmesi kaçınılmazdır. Böylece emperyalist hayaller canlanmakta, tarihî savlar yeniden gündeme gelmektedir. Yörede güç boşlukları olması ve kendi içinde de dengesiz olması ise, gerçekten patlayıcı bir durum yaratmaktadır.

Ortadoğu’nun Yeniden Çizilmesi
Bazı bakımlardan, Ortadoğu ile Birinci Dünya Savaşı öncesinin Balkanları arasında çarpıcı paralellikler vardır. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Balkan ülkelerinin sınırları da yeni baştan çizilmiş ve yöre, yabancı ekonomik çıkarların ve müdahelelerin sonucunda bir karmaşa, şiddet ve çatışma süreci yaşamıştı.

Ortadoğu’nun Doğu Akdeniz’den Lübnan ve Suriye’ye, Anadolu’ya, Arabistan’a, İran Körfezine ve İran’a kadar uzanan bir alanının bölünmesi ve bu alanda sınırların yeniden çizilmesi, Amerika, İngiltere ve İsrail’in yöredeki geniş askeri, ekonomik ve stratejik amaçlarına uygun görünüyor. Dış güçler Ortadoğu’yu, Amerika/İngiltere/İsrail’in İran’a ya da Suriye’ye bir hava saldırısı yapması gibi bir kıvılcımla patlayabilecek bir barut fıçısına döndürmüşlerdir. Bu yörede genişleyen bir savaş, gerçekten sınırların yeniden çizilmesine yol açabilir ve bu da Anglo/Amerikan çıkarlarına ve İsrail’e yarayabilir.

NATO’nun konuşlandığı Afganistan’ın ise bölünmeyen bir tek adı kaldı. Filistin’de iç savaş, Lübnan’da bölünmeler körükleniyor. Batı medyası Suriye ve İran’ı kötülemeye devam ediyor. Irak’ta ise halkların birlikte yaşayamayacağı, sanki oradaki çatışma işgalin bir sonucu değilmiş de Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında bir çekişmeymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor.

Ortadoğu’da farklı etnik-kültürel ve dini gruplar arasında düşmanlık yaratma çabaları sistematik bir şekilde sürdürülüyor. Bu çabalar, özenle hazırlanmış bir istihbarat gündeminin parçalarıdır. Daha da korkutucusu, Ortadoğu’da Suudi Arabistan gibi birçok hükümetlerin batılıların bu bölme çabalarına yardımcı olmalarıdır. Amaç, yabancı istilasına karşı oluşan hareketi bölerek yönetme stratejisidir, bu da yöredeki Anglo/Amerikan ve İsrail çıkarlarına hizmet etmektedir.

18 Kasım 2006

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol